28 Mayıs 2016

SARIMSAK NASIL SAKLANIR? SARIMSAK YAĞI NASIL KULLANILIR?

sarımsak-yağı
SARIMSAK NASIL SAKLANIR
(Ben bu kekik kavanozunu tercih ettim)
Bildiğiniz üzere sarımsak doğal bir antibiyotiktir. Ayrıca yüksek tansiyon hastalarının da vazgeçilmezidir. 

Sarımsak her tarife yakışır. Ancak her defasında elde ve ağızda bıraktığı kokular nedeniyle -özellikle ertesi gün işe gidiyorsanız veya programınız varsa- vazgeçilir. 

Peki sarımsakları bozulmadan nasıl saklayabiliriz ve her seferinde sarımsak ayıklamaktan ve her seferinde aynı kokunun elimizde kalmasından nasıl kurtuluruz?

• Sarımsakları bir defaya mahsus olarak kabuklarından ayırıp soyun (tercihen ince bir tek kullanımlık eldiven yardımıyla)
• Sarımsakların sığacağı bir kavanozun içerisine hepsini atın. 
• Üzerini geçecek kadar zeytinyağı ilave edin. 
• Zevkinize göre tane karabiber, kekik yaprağı gibi ilave baharatlar da atabilirsiniz. 
• Buzdolabında muhafaza edin. 

Böylelikle her ihtiyacınız olduğunda bir kaşık yardımıyla içinden bir ya da iki tane alarak rahat rahat tarifinize katabilirsiniz. 
Sarımsak olup da zeytinyağı eklenmeyen tarif yok gibidir. Bu yüzden zeytinyağı sorun olmaz, hatta havanda dövüyorsanız kolaylık bile sağlar. Zeytinyağını istemiyorsanız da kağıt havlu yardımıyla kurulayıp kullanabilirsiniz. 

En güzel tarafı, bu şekilde sakladığınızda elinizde muhteşem bir sarımsaklı yağ olması. Harika bir aroması var ve her tarife yakışıyor. Zeytinyağı azaldıkça tamamlayıp yine aynı aromayı elde edebilirsiniz. 

Üstüne sarımsakları bozulmaktan kurtarıyorsunuz. 
SARIMSAK-YAĞI
SARIMSAK
İtiraf edeyim ben sarımsaktan çok yağını kullanıyorum :) Zeytinyağı olan her tarifte bu yağdan mutlaka kullanıyorum. 
Özellikle oğlumun her tarifinde zeytinyağı yerine sarımsaklı zeytinyağı ekliyorum.  

Lezzetinin yanında faydalı da! 

Size de -özellikle anne babalara- şiddetle tavsiye ederim!

Hem pratik, hem sarımsakları bozulmaktan kurtaran, hem eldeki sarımsak kokularını unutturucu, hem de inanılmaz lezzetli!

Deneyin, siz de vazgeçemeyeceksiniz. 

NE KADAR SÜRE SAKLAYABİLİRİM?
Zeytinyağı içindeyken sarımsaklarda bir bozulma olmuyor. En az 6 ay rahatlıkla kullanabiliyorsunuz. Bu süre zaten bitmesi için yeterli oluyor. Sonrasında kalırsa bile sarımsaklarda sadece yumuşama oluyor, yağı içine çekiyor. O şekilde de kullanabiliyorsunuz. 

NERELERDE KULLANILABİLİR?
Zeytinyağı olan her yerde: 
Yemeklerde, salatalarda, makarnada, soslarda, fırın tariflerinde, köftede, et terbiyesinde...

Afiyet olsun!
DEVAMINI OKU

25 Mayıs 2016

HAFTANIN BLOGU İPUCU: YAZA HAZIRLANIRKEN :)

Ara vermek zorunda kaldığım Haftanın Blogu etkinliğine devam edelim ;) Sanmayın ki artık vakit buldum, bu yayını yazalı haftalar oldu maalesef, yayımlamak şimdiye kısmetmiş. 
HAFTANIN BLOGU

Yeni başlayanlar için etkinlik detayı şu adreste: şu adres

Seçimlerimizi yaparken bloggerları topladığımız havuzda olanları takip edip en azından aynı haftaya denk getirmezsek trafiğini de birazcık yaymış oluruz ve daha güzel dönüşler alırız :) Fenom'un bu topluluğuna girmemiş olan varsa hemmmen girsin baksın çok güzel bir topluluk o!

Etkinlik başladı başlayalı, haftanın bloğu dışındaki yayınlarım oldukça azaldı, fark etmişsinizdir. Yine de bu etkinlikten, iletişimden, geri dönüşlerden çok keyif aldım ve elimden geldiğince devam ettirdim. Ne yapalım, bloğumda daha az yazı olsun ama bu keyfe devam edelim… Burası benim terapi yuvam ne de olsa.

Şimdiye kadar sunduğum haftanın bloglarında çoğunlukla mutfak ustalarına yer vermişim (herkes çok becerikli ama ne yapayım biz de imrene imrene bakıyoruz) ve bu konu hemen fark edildi, özellikle kilo almak istemeyenler tarafından çok ciddi uyarılara, fişeklemelere maruz kaldım!

Sevgili Blana (kasiyerimiz) dedi ki “Korefenomeni, şimdi Sevdican'dan geldim de... Aklıma geldi, sürekli yemekli bloglar öneriyor da Dağınık Anne... Bana kısır yapacaktı, noooldu o :P”.
Bırakın beni uyarmasını ve Fenom’u kışkırtmasını, bir de üzerime kısır kaldı :D Ben de tam gaz o kısırdan yırtmaya çalışıyorum bakalım, olmadı yapacağız başka çare yok. 

Neyse, çok uzattım. Şimdiye kadar yemek bloğu seçmemdeki sebep “hazır kış mevsimindeyiz, rahat rahat yiyelim ki enerji depolayalım! Nasılsa kat kat da giyinip sağı solu örtebiliyoruz” idi. Aslında şimdi tanıtacağım blogla da ortak çalışıyor olabilirim bak bunu da düşünün bence (şaka ha aman deyim :))!.

Evet herkes önceki blogları gezip yutkunup iç çekip kiloları da güzel güzel aldıysa artık haftanın bloğunu açıklayabiliriz:

Özellikle yaz mevsiminin kurtarıcısı, bikinilerin kraliçesi, sosyal medya uzmanı, işini büyük bir ciddiyetle yapan hatta her daim yardıma da koşan, uzun süredir iletişimde olduğum, yayınları ve paylaşımları beğenisiz cevapsız bırakmayan, başladığı işi sonuna kadar götüren, tarzını duruşunu hiç bozmayan, akıl hocamız:

Derya’nın Spor Günlüğü!
Derya’nın Spor Günlüğü

Blogunu da çok yeni bir tarihte yeniledi ve alan adı kullanıyor (Sosyal Medya Cafe aracılığıyla). Blogunda kendi gibi sportif bayanlar geziyor! Derya gerçekten işini büyük bir ciddiyetle yapıyor! Kendisine her zaman saygı duyuyorum. Blogunu ihmal etmiyor, sosyal medyada inanılmaz aktif! Sorusu olan herkesi de seve seve cevaplıyor. Hatta sırf yardım edebilmek için “online spor danışmanlığı”nda yeni bir uygulamaya imza attı ve bunu bloğunda da tanıttı. Yani kendisine istediğiniz her şeyi rahat rahat sorabilirsiniz:


Sosyal ağları da harika olmuş :)
Derya’yla ciddi de konuştum, tüm şebekliğimle de… Her şekilde muhabbet edebiliyorum. Hatta her sağlık muhabbetinde kulağını çınlattım sağda solda :) Derya aynı zamanda bir anne… uykusuz birinci çocuktan sonra ikinci ve üçüncüye de cesaret edebilecek güçte bir anne hem de (gözümde çok yükseldi tarifi yok!), öğrendiğimize göre mutluluğun formülünü bulmuş ve ailesiyle geçen zamanın hiç bitmemesini isteyecek bir huzura sahip.. Daim olsun diyorum hep! Kimsenin yuvasında gerginlik, üzüntü olmasın! Bu konuda da bize akıl hocalığı yapabilir :)

İtiraf edeyim sporlar aram hiç iyi olmadı! Oyun olursa ne ala, her zaman varım ama spor bir türlü hayatımda sürekli yer bulamadı. Bunda sağlık sorunlarımın da payı büyük, sadece keyfi düşünmeyin. Buna rağmen Derya’nın paylaşımlarını, o birbirinden fit ve alımlı bayanların fotoğraflarını, gece gündüz paylaştığı günaydın ve iyi gecelerine eşlik eden keyifli masal resimlerini severek takip ediyorum! Sadece spor değil, sağlık bilgileri de paylaşıyor bizimle.

Her ne kadar sağlık bilgilerinden konuşsak da Derya’nın 2 blogu var, diğerinin ismini ben daha çok seviyorum tahmin edin niye:


Bu blogu bana daha uygun tabi ki :) Ama fark etmiyor, Derya’nın 2 blogunu da ilgiyle takipteyim!

Örnek yayın: Eşim Çalışmıyor Doktor Bey!!

Eşim Çalışmıyor Doktor Bey

Aslında Derya’yı haftalar önce yazacaktım ama ne çok taliplisi varmış! Tam yazarken bir baktım haftanın blogu seçilmiş bile!
Sonra vah tüh derken Fenom’a yazdım bu durumu, o da dedi ki “sen de mi???” :) Derya ne paylaşılmazmışsın!

Ben vakitsizim, benim yazdığım yazı -hele de seninle ilgili- kalamaz! Paylaşılır! Önden analar ;)
Seviliyorsun arkadaşım ;)

Haydi bakalım, hep yemekle olmaz, biraz sağlıklı yaşayalım, Derya’nın challenge’larına katılalım, paylaştıkları gibi fit hatunlar (veya erkekler) olalım! Yalnız kaytarmak yok, ciddi olun ;)

Bol tıklamaların, keyifli challengeların ve sağlıklı takipçilerin olsun Derya ;)

Seni hala tanımayan var mı bilmiyorum ama olur da çıkarsa bulsun seni! :)

Bloglarından birinde ziyaretçiler için bir Hoşgeldin yazısı yazarsan pek mutlu oluruz!

Sevgiyle, sağlıkla, sporla kalasın ;)
DEVAMINI OKU

22 Mayıs 2016

KREP TARİFİ (AKITMA, CIZLAMA, BEBEK İÇİN +7 AY)

CIZLAMA-TARİFİ
KREP TARİFİ
Kaşıkla yemek yemeyen iştahsız bebekler için kurtarıcı bir tarif KREP.
Oğlumun yemekle arası hiç iyi olmadı, hala da öyle. İştahsız da olsalar bebekler genelde hamurişi ve ekmeği severler.
İşte ben de bu zaaflarından faydalanarak krep tarifini uyarladım ve ek gıda başlangıç döneminde yemediği her şeyi katarak yedirdim.


Bebek için 7 ay sonrası yazdım fakat bildiğiniz gibi her bebek kendine özeldir, eğer menüdeki malzemeleri daha önce denediniz ise 6 ay sonrası da yapabilirsiniz. 

Orijinal tarifi isterseniz de yayının sonuna ekleyeceğim.

BEBEK-KREP-7-AY
BEBEK İÇİN +7 AY

MALZEMELER:
• Bir yumurta sarısı (+12 AY için tüm yumurta)
• 1 tatlı kaşığı yoğurt
• Yarım su bardağı PAS (Buz poşetlerinden 6-8 top kadar): Su veya süt kullanılan her yerde PAS öneririm, nedir derseniz yayınım şurada. PAS yoksa yerine su (7-12 AY) veya süt (+12 AY) kullanabilirsiniz.
• Alabildiği kadar un (tam buğday unu veya ruşeymli un tercih sebebi): Boza kıvamını yakalayacak kadar.
Un miktarını azaltarak ekleyebilecekleriniz: tuzsuz ekmek içi, yulaf unu, bebeklere özel un karışımı, galeta unu (ben bunlardan ekleyeceklerimi ekleyip en son un ile tamamlıyorum). 

DEĞİŞİK-KREP
ŞEKİLLİ KREP TAVASI

İLAVE MALZEME ÖNERİLERİ: 
• Yiyebildiği pişmiş sebzeler, özellikle ıspanak çok yakışıyor: ben genelde sebzeleri tavada döndürüp krep hamurunu üzerine döküyorum.
• İyice kavrulmuş kıyma (+8 AY)
• Peynir
• Tuzsuz zeytin
• Domates (+12 AY) 

BEBEK-İÇİN-KREP
ISPANAKLI KREP, IZGARA KÖFTE (+8 AY), SEBZE

YAPILIŞI: 
Yumurta ve yoğurdu bir kaba alıp karıştırın, yoğurdun ve yumurtanın pütürü kalmasın. Tam yumurta koyuyorsanız çırpın.

PAS'ı (veya sütü veya suyu) ilave ettikten sonra karıştırın.
En son un karışımlarını ekleyin ve homojen olup boza kıvamına gelene kadar çırpın.

Orta ateşte ısıtılmış tavaya biraz yağ dökün ve yayın.


Krep hamurunu döktükten sonra tavanın sapından tutarak dairesel hareketlerle yayın.


Alt kısmının rengi döndüğünde spatula yardımıyla ters çevirin ve diğer tarafı da pişirip ocaktan alın.



KREP
İlk yaptığınız krepte kıvamını kontrol edin, içi hamur kalıyorsa biraz daha un ekleyebilirsiniz.

Tavaya döktüğünüzde hareket etmiyorsa da PAS veya süt veya su ekleyebilirsiniz. 



------------------------------------------------------

ORİJİNAL TARİF
SADE KREP
- 2 yumurta
- 1,5 su bardağı süt
- Yaklaşık 1 su bardağı un (boza kıvamına gelecek!)
- 1 çay kaşığı tuz
Yapılışı aynı, yumurtayı çırptıktan sonra diğer malzemeleri katarak istediğimiz kıvama getiriyoruz. 

AFİYET OLSUN!
DEVAMINI OKU

KURAL'ın Kaleminden Mini Masal: Kırmızı Başlıklı Kız -2-




.........
Kırmızı başlıklı kızın dediklerini duyan kurdun ağzının suları akmış. İçinden ''la bu kız bildiğin salak? Benim için çok iyi bir av, dur şuna bir oyun oynayayım da karnımı doyurayım'' demiş. Kurt tam bunları aklından geçirirken karnından ''Gııııııııırrrrr'' diye bir ses gelmiş. Sesi duyan kırmızı başlıklı kız ''kim var orada'' diye bağırmış. Kurt yavaşça saklandığı ağacın arkasından çıkmış ve ''Merhaba'' demiş. Kırmızı başlıklı kız önce çok korkmuş ama kurdun sevimliliğini görünce o da ''Merhaba'' demiş ve kurda kim olduğunu, burada ne aradığını sormuş. Kurt kırmızı başlıklı kıza evlendirme programına katılmak için ailesinden habersiz Burdur'a kaçtığını ve yolunun buradan geçtiğini söylemiş. Kırmızı başlıklı kızda ''Aaa ne güzel bende evlendirme programı için evden kaçtım. Ama ben İstanbul'a gidiyorum'' demiş.  Kurt kırmızı başlıklı kıza evlendirme programlarının ana vatanının aslında Burdur olduğunu fakat kapitalist sistemin her şeyin İstanbul'da yapıldığı düşüncesini dayattığını söylemiş. Kurdun söylediklerinden bir şey anlamayan kırmızı başlıklı kız ''Evet, annem de o yemeği çok güzel yapar. İçine 2 kaşık un, 4 kaşık kola, bir çimdik karbonat ve çiğnenmiş çiğ et atıp karıştırıp içiyorsun. Çok lezzetlidir'' demiş. Kırmızı başlıklı kızın salaklığı karşısında dumura uğrayan kurt hadi o zaman hava kararmadan yola koyulalım diyerek ayrılmışlar.

Sepetini kolu takan kırmızı başlıklı kız kurda teşekkür ederek İstanbul'a gitmek üzere tekrar yola düşmüş. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş. İleride bir kulübe görmüş ve ''Şurada biraz dinleneyim, karnım da çok açıktı. Bamya çorbasını da artık Esra Erol'a hediye ederim'' diye düşünerek çalmış kulübenin kapısını. Ama kulübede kimse yokmuş. Kapının kolunu zorlayan kırmızı başlıklı daha fazla dayanamayıp kapıyı omuzlayarak açmış. İçeride küçük küçük sandalyeleri, masaları ve yatakları görünce bu evin 7 Mahmutçuklara ait olduğunu anlamış. Kırmızı başlıklı kız evi dolaşırken uzaklardan giderek yaklaşan bir şarkı sesinin gelmeye başladığını işitmiş. Ses daha da anlaşılır hale gelince ister istemez omuzlarını oynatmaya başlamış. Şarkı çok hoşuna gitmiş. Hemen pencereye koşmuş. Gördüğü manzara karşısında çok şaşırmış. Zira 7 tane küçük Mahmutçuk ''Jandarma'' türküsü eşliğinde halay çekerek evlerine doğru geliyormuş. Hemen eline sarı mutfak bezini alan kırmızı başlıklı kız; kolunda bamyalı sepet olduğu halde koşarak dışarı çıkmış ve halayın başı olmuş. Evlerinden bir yabancının çıkarak halay başı olmasına hiç de şaşırmayan 7 Mahmutçuklar  ''of ya yine mi bir kız evinden kaçıp bizim kulübeye girmiş?'' diye içlerinden geçirmiş. Olanları çalıların arkasından izleyen kurt ''la ben nereye düştüm arkadaş?'' diyerek gördüklerine hayretle bakakalmış.


Türkünün bitmesiyle halaydan ayrılan 7 Mahmutçuklar ile kırmızı başlıklı kız tanışmışlar. Hal hatır, çay çorba faslından sonra kırmızı başlıklı kızın hikayesini öğrenmişler ve hemen Müge Anlı'yı aramışlar. İki saate kalmadan canlı yayın arabaları kameralar falan hepsi ormana gelmiş. Canlı yayınla tüm  Türkiye kırmızı başlıklı kızın hayatını inciğine cinciğine, çocukken hangi bezin poposunda pişik yaptığına kadar her şeyini öğrenmiş. Kırmızı başlıklı kızın hikayesine çok üzülen Esra Erol hemen ekibini harekete geçirerek ormana ''acil koca'' ambulansını göndermiş. Ambulansın içinde gelen Murat Boz çakması kocayı çok beğenen kırmızı başlıklı kız ''ayy ne yakışıklı, ben bu adamla bir bardak değil bir tanker çay içerim'' diyerek adamı diğer koluna taktığı gibi babaannesinin evine götürmüş. Evinde hala hasta halde yatan babaannesine ''babaanne babaanne senin  kolun neden böyle yapış yapış'' diye sormuş.
Müge Anlı'nın programını tv'den izleyen babaanne daha fazla dayanamamış ve ''Allah seni bildiği gibi yapsın kırmızı başlıklı kız, alt tarafı bir bamya çorbası getirecektin. Bizi 85 milyona rezil ettin'' demiş. Tam o anda kapıdan sisler arsında ak sakallı dedeye nispet yaparcasına kırmızı başlıklı kızın annesi girmiş ve ''kaynana kaynana ağzını topla, çarrrt diye yırtarım bak o ağzını. Sen kim oluyorsun da bugüne bugün Türkiye'ye -mal- olmuş bir şahsiyete bağırıyorsun?'' demiş. Gelinin bu sözlerine daha fazlaya dayanamayan kaynana kalp krizi geçirip iptal olmuş. Kaynanasından nihayet kurtulan gelin tüm orman ahalisine bamya çorbası dağıtmış. Kırmızı başlıklı kız bir kolunda bamya çorbası ve selfi çıbığı olan sepeti, diğer kolunda Murat Boz çakması 0 km kocasıyla evlenmiş. Zavallı kurt kırmızı başlıklı kızdan umudu kesip açlıktan otçul bir hayvan olmaya karar vermiş. 7 Mahmutçuklar ise ''İpini koparan kız bizim kulübeye geliyor arkadaş ya...'' diyerek kulübeyi kentsel dönüşüm için 2 daire karşılığı Toki'ye vermişler. Avcı mı??? Avcı 2007'de emekli olup Edremit'e yerleştiği için yok. Yerine de atama yapılmamış. Masal da burada bitmiş.......

SON


Yazar: Kural
DEVAMINI OKU

20 Mayıs 2016

KURAL'ın Kaleminden Mini Masal: Kırmızı Başlıklı Kız -1-


Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde Ankara'nın tam da tüycüklü göbeğinin içinde bi kırmızı başlıklı kız varmış. Kırmızı başlıklı kız sabahtan akşama kadar tv karşısında o evlilik programı senin bu magazin programı benim zaping zaping dolanırmış. Hatta annesi kızına görücü gelmek için haber gönderenlerden ''ne çiçek isterim ne kayık tabak içinde çikolata. Allah rızası için bize 10-15 tane tv kumandası getirin yeter'' dermiş.

Durum o kadar vahimmiş yani. Anne kızının bu halini gördükçe üzülür acılı acılı iç çekermiş. Kırmızı başlıklı kızın gözü her ne kadar tv'de olsa da aklı dışarıdaymış. Günlerden bir gün kırmızı başlıklı kızın babaannesi grip olmuş. Yatak döşek evinde yatıyor bakacak kimsesi olmadığı içinde burnunu koluna siliyormuş. Zavallı kadın gelininden gün görmediği için mecburen 5 yıl önce kendi evine geri dönmüş, tek başına yaşıyormuş. Reklamlar aralarında babaannesini ziyarete gelen kırmızı başlıklı kız da olmasa ne arayanı varmış ne de soranı.


Yine bir reklam arasında babaannesini ziyarete giden kırmızı başlıklı kızımız babaannesinin hasta olduğunu annesine söylemiş. Her nasılsa insafı tutan gelin görünümlü -yüksek gerilim trafosu- ''sevaptır'' diye kaynanasının hiç sevmediğini bildiği halde bamya çorbası yapmış. Gelin her yerde gelin işte. Evin şalterini indirip kızının eline sepeti tutuşturmasıyla çorbayı kaynanası olacak -cadıya- sinsi bir gülümsemeyle sepetlemiş. Oflaya puflaya sepeti alan kırmızı başlıklı kız hangi arada derede sepetin içine attığını hala benim bile anlamadığım selfi çıbığını çıkartıp yeni gelin edasıyla ''hem giderim hem selfi çekerim'' diyerek selfi çekmeye başlamış.

2 sokak arkadaki babaannesinin evine kısa yoldan gitmek için Ankara'da orman arayan aklı -102 ekran kendinden uydu alıcılı full hd led tv'den- daha hafif olan kızımız en sonunda Kızılcahamam civarlarında bir orman bulmuş kendine. ''Hazır buraya kadar gelmişken 384 km daha gider İstanbul'da evlilik programlarına katılırım'' diye gereksiz bir sesli düşünce yaparak aklındaki bu fikri ormandaki ağaç, ot, börtü, böcek işte o an ormanda kim varsa onlarla paylaşmış. Yalnız kendisini ormanın girişinden bu yana takip eden kurdu hiç fark etmemiş.

.


Yazar: Kural



DEVAMINI OKU

18 Mayıs 2016

KONUK YAZAR - KURAL: YÜREĞİMİN İÇ CEBİ


Resim yazısı ekle

Onca sözünden sonra karar verdim gitmeye. ''Nasıl unutacağım'' korkusu beni biraz endişelendirse de artık hayatımı sana adamaktan vazgeçtim.

Ve gittim...

Giderken sadece sana ait olmayanları aldım yanıma. Bir kaç kitap, yarısını öylesine karaladığım küçük not defterim ve bir de kırmızı kelebekli tokalarımı. Evet, yanlış okumadın; kızımıza aldığım tokalar. Sana hiç söylemedim. Yıllar önce seninle ilk buluşmamızdan sonra bir seyyardan almıştım. Hani olur ya, kızımız olursa ona takarız diye. Yıllardır saklıyorum damatlığımın iç cebinde. Kızımızın olacağı günü bekleyerek. Sen hiç istemedin ama bir çocuğumuz olmasını. Bahaneler, bahaneler, bahaneler...

Hep bir bahanen vardı: ''İkimiz birbirimize yeteriz, kim ilgilenecek çocukla, kendime vakit ayıramam'' vs, vs, vs. Ama  beni en çok yaralayan cümlen ''hem sen benimle çocuk için mi evlendin?'' demen oldu. Hayır, ben seninle çocuk için evlenmedim. Senden, aşkımdan bir çocuğum olsun istedim. Sana baktıkça onu, ona baktıkça seni daha çok sevmek için. Aile olmak için. Ama olmadı. Ne bir kızımız ne de bir çocuğumuz olmadı. Allah dualarını kabul etti. Ama ben yine de sana teşekkür ediyorum. Hayatıma girdiğin, benim zorumla da olsa aile olmaya çalıştığın için.

Başta da dedim ya seni nasıl unutacağım korkusu beni endişelendiriyor. Ama asıl korktuğum yıllarca damatlığımın iç cebinde duran kırmızı kelebekli tokalar. Hayat insana adil davranmıyormuş, şimdilerde anlıyorum bunu. Sen ne kadar istesen de istediğin olmuyormuş her zaman. Her neyse lafı daha fazla uzatmaya gerek yok. Hiç bir zaman çocuğumun olmayacağını bilerek yaşamaya alıştırmalıyım kendimi. Gitmek, daha doğrusu kaçmak sanırım en iyisi. Seni unutmaya çalışarak avutacağım kendimi. Aşk acısı dedikleri -hele ki gerçekten aşksa- hiç geçer mi? Yaşayarak öğreneceğim. Yalnız... Tek başıma; sensiz, kızımsız. 
Yüreğimin iç cebindeki kırmızı kelebekli tokayla...

Konuk Yazar: Kural
DEVAMINI OKU

11 Mayıs 2016

PİŞMAN OLMA ASLA!...

CAN-SIMIDI
PİŞMAN OLMA
Pişmanlık olmamalıdır lügatında. 
Pişman olacağın şeyleri öğrenmelisin büyüdükçe ve vazgeçmelisin pişmanlıktan. 

Bilmelisin ki, yeniden dünyaya gelsen, yine o noktada olsan, yine aynı kararı vereceksin!

Yaşadıktan sonra geri dönüş yok! Yaşıyorsan dönemezsin, dönersen yaşamamışsındır! Bu yüzden sadece 'öğren'! 
Tecrübe diyorlar adına, olgunluk diyen de var! Yaşanmışlık aslında, birikim... 

Pişman olma asla! Pişman olacaklarını öğren!

Yaşanmalıymış yaşananlar, geri dönüş yok! Olmamalı da... Sil baştan yaşayamazsın hayatı. Aynısını yaşarsın ne de olsa. Sen sensin, sen yine sen olacaksın, yine aynısını yapacaksın!
Aynı kişiye güvenecek, aynı yere gidecek, aynı kararı vereceksin. 
Sen sensin!
Yaşadıkça öğrenmelisin, öğrendikçe değişmelisin. 

Tecrübe diyorlar adına, olgunluk diyen de var! Yaşanmışlık aslında, birikim... 

Keşkeyi sokma hayatına! 'Bir dahaki sefere' de. Öğren sadece. Sonra kurtul geçmişin yükünden. 

Keşkeler katilidir yaşadığın anın... 

Pişman olma asla! 
Bilmelisin ki, yeniden dünyaya gelsen, yine o noktada olsan, yine aynı kararı vereceksin!...



DEVAMINI OKU

8 Mayıs 2016

SENİ ANLIYORUM ANNE...

Anlıyorum...
Hediyeye ne gerek var derdi annem de, 
Olur mu hediyesiz derdim! 
Şimdi anladım,
Hediyenin en anlamsız olduğu günmüş bugün... 
DEVAMINI OKU

7 Mayıs 2016

KARANLIK GÖLGELER EVİ, HAYALEVİ KRALLARI SERİSİ-1 (ROBERT LİPARULO,MARTI)

HAYALEVİ KRALLARI SERİSİ (ROBERT LİPARULO)

ROBERT-LIPARULO
HAYALEVİ KRALLARI SERİSİ, ROBERT LIPARULO

1. KARANLIK GÖLGELER EVİ
2. ORMANIN ESRARENGİZ GÖZLERİ
3. GİZEMLİ KAPININ MUHAFIZLARI
4. ZAMANIN ÖTESİNE YOLCULUK

5. KAYIP KITANIN KAŞİFLERİ
6. HAYALEVİNİN SON KAPISI

Sevgili River sayesinde merak edip tanıştığım seri. Başlangıçta çekinerek birinci kitabı sipariş ettim. Kafes'i okuduktan sonra bu kitaba başladım ve bittiğinde fotoğrafta gördüğünüz serisini satın aldım. 

Şu an sadece bir kitabını bitirebildim tabi ki! 
Neden kitap okuyamadığımı ve KAFES yorumumu şuradaki yayınımda uzun uzun anlattım, vaktiniz var ve merak ediyorsanız beklerim.

Gizem, Gerilim, Fantastik türde bir kitap serisi. Toplam 6 kitaptan oluşuyor. Diğerlerini de okudukça paylaşacağım.

Riv de bu seriyi şurada anlatmış. 

KARANLIK GÖLGELER EVİ: SERİNİN BİRİNCİ KİTABI

DEVAMINI OKU
Blogger tarafından desteklenmektedir.